Başlangıç yazımıza başlık olan bu soruyu, birçok millet
defalarca kendisine sormuş ve tam anlamıyla tatmin edici bir cevap alamamıştır.
Türkler yapı itibariyle kabına sığmayan, zorbalığa ve haksızlığa dayanamayan
bir millet olup bununda örneklerini tarihte birçok defa görmüşüzdür. Aynı
zamanda teşkilatçı bir millet oluşumuz bizim için övünç ve kıvanç kaynağı
olurken diğer milletler için nedendir bilinmez dert sebebi olmuştur.
Bu sıkıntıyla ilk tanışan millet ise Çinliler olmuştur.
Birçok defa savaştığımız ve vergiye bağladığımız Çin ders alarak savaş
meydanında değil evlerimizin içine soktuğu ipek ve Çinli kadınlarla bizi
yenmenin yolunu bulmuştur. 250 bin kişi ile üzerine yürüdüğü 50 bin kişilik Göktürk
ordusunu yenemeyen Çin evimize soktuğu kadınları ile basiretli devlet
adamlarımızı uyutmayı başarmıştır. Bir Allah’ın kuluda çıkıp dememiş ki biz ne
haldeyiz nereye sürükleniyoruz. Böyle gelişen bir olayında illaki bir sonucu
olacaktı ki oldu da Göktürkler esaret altına girdi ve çinin içlerine sürülerek
asimile edilmeye çalışıldı.
Her olayda olduğu gibi sonradan aklımız başımıza geldi ve Kürşad isminde bir Türk kağanın iştiraki ile 40 asker sarayı basarak esaretten kurtulma yolunda ölümü göze aldılar. Kısmen faydalı olan bu baskın Kürşad ve çerilerinin hayatlarına son verse de Türklerin Çin içinden sürülmelerine ve hürriyetlerini kazanmalarını sağladı. Tabi burada asıl dikkat etmemiz gereken boyun eğdiremediği Türkleri korku ile içerisinden çıkaran Çin daha sonrada birçok defa bizden tokat yemiş ama yine de akıllanmamıştır.
Bana göre Türklere boyun eğdiren düşman olmamış içimizdeki
çekişmeler olmuştur. Genel olarak dünya tarihine baktığımızda en çok kendi
soydaşlarımızla savaştığımız görülür neden peki? Çünkü bize boyun eğdirecek bir
millet şuana kadar karşımıza çıkmamıştır. Hunlar ve Göktürklerin kabına
sığamayarak anlaşmazlıklar yaşaması koskoca bir dünyanın şekillenmesine sebep
olmuştur. Bunu ilk nerede görüyoruz hunların parçalanması ile hareketlenen orta
Asya’dan göçen Türklerin ilerleyişi ile görüyoruz. Bu tetikleme ilk olarak bizi
ikinci olarak Avrupa’yı derinden etkiliyor. Öyle ki bugün ki Avrupa’nın
temelleri bizim sayemizde atılıyor ve bu halini alıyor. Ama her şeyden bir
pislik çıkaran Avrupalı kardeşler bunu da hazmedemiyor ve günümüze değin süren
ve daha sonrada sürecek olan bir kinle Türklere diş bilemeğe başlıyorlar.
Çinin yenemediği Mete’nin Avrupa’daki versiyonu olan Başbuğ Atilla sapkın ve sapık hayat yaşayan Avrupa’dan İsa tanrının oğlu gibi sözler duyunca soluğu Vatikan’ın kapılarında alıyor. Buralarda Tanrının oğlu var gibi sözler ediyormuşsunuz diyen Atilla aman dileyen papaya ayar verdikten sonra gerisin geri dönerek yılanın başını ezmiyor ve büyük bir hata yaparak bizlere kadar etkisi süren bir silsileye mahal veriyor.
Çinin yenemediği Mete’nin Avrupa’daki versiyonu olan Başbuğ Atilla sapkın ve sapık hayat yaşayan Avrupa’dan İsa tanrının oğlu gibi sözler duyunca soluğu Vatikan’ın kapılarında alıyor. Buralarda Tanrının oğlu var gibi sözler ediyormuşsunuz diyen Atilla aman dileyen papaya ayar verdikten sonra gerisin geri dönerek yılanın başını ezmiyor ve büyük bir hata yaparak bizlere kadar etkisi süren bir silsileye mahal veriyor.
Her zamanki gibi propagandayı ekmek ile şu gibi tüketen
Avrupa kendisine ayar veren Türkleri nasıl etsek de bu arkadaşları karalasak
diyor ve arkamızdan barbar, vahşi ve en önemlisi de sarı ırk gibi gerçeklik
payı olamayan bir yaftada bulunuyorlar. Sarı ırk demek dünya bilimine veya
dünyaya diyelim hiçbir katkısı olmayan millet anlamında kullanılır ve en
bilinen örnekle bu tezi Çürütmek isterim.
Sağ tarafta görmüş olduğunuz babayiğit dünya ordularının
bugünkü 10, 100, 1000 şeklindeki nizami dizilişini ve tertibini ilk uygulayan
asker ve yönetici olan Metehan’dır.
Bugün ordularını bile bizim bulduğumuz usul ile düzenleyen Avrupa
tuvalet adabı bilmez iken bizden öğrenmiştir. Bunlar en bilindik örnekler
olduğu için bunları veriyorum. Peki, aynı Avrupa bizle aynı dönemde ne yapıyor idi?
Adamların dine bakış açıları emlak sektöründen başladığı
için cennetten arsa alıp satmalar para ve güç karşılığı krallara taçlar
giydirmeler veya işlerine gelmeyen kralları aforoz etmeler daha neler neler. En
kötüsü de kendi kurdukları mahkemelerde kimisine cadı kimisine büyücü kimisine
deli diyerek cadıları yakıp, büyücüleri giyotinde kıyıp, delilerini ise ıssız bir
adaya bırakan Avrupa bize barbar ve vahşi diyor.
Çine nazaran daha dişli ve bir o kadarda insanı vasıflardan
yoksun olan Avrupa nerden çıktı bu Türkler sorusunu kendisine soran ikinci
topluluk olmuştur. Bir müddet güçlü ve kudretli olan Türkler ellerindeki gücü
daha da pekiştirmek uğrunda güçlü devletlerinin zayıflamasına neden
olmuşlardır. Bu durum silah zoruyla mı vuku bulmuştur tabiki de hayır. Dışardan
gelen fitne ve vesveselerle kendi kendilerine zarar veren Türkler taşın sert
olduğunu çok sonra anlamışlar ve bize Orhun abideleri gibi gerçek bir bilgi
kaynağı bırakmışlardır. Bu durumda bilinen bu gerçekler varken halen oyunda ve
oynaşta olan Anadolu Türkleri neden atalarının sözlerini okumamakta ve
dinlememekte bu kadar ısrarcı davranıyor.
Hiç yorum yok: