Tarihin başlangıcından beri bizde devlet kurmak çocuk oyuncağı
olduğu için birçok devlet kurmuş ve yıkmış bir durumdayken yine iki Türk bir
araya gelmiş ve dünyaya yön verecek devletin temellerini atmaya
başlamışlardır.
Oğuzların Kınık boyuna mensup Selçuk bey,
babasının Oguz Yabgu devletinin kumandanlarından Dukak subaşının oğlu olması
nedeni ile iyi bir askeri eğitim almış ve kendisini birçok alanda
geliştirmiştir. Genetiklerimize kodlanmış olan devlet kurma yeteneğini de bu
özellikleri ile birleştiren Selçuk Bey Müslüman olmayan Türkler üzerine
seferler düzenleyerek ismini duyurdu ve kısa zamanda büyük güç sahibi oldu.
Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığıyla hareket eden samani devleti hükümdarı
Selçuk Bey’e kendi topraklarında yer vererek gelişmesine ortam sağladı, ama
bilmiyordu ki zamanı gelince topraklarını kendi devletine katarak büyük bir
Türk devleti kuracak.
Selçuk Beyden sonra devlet yönetimine gelen yöneticiler durgunluğa
sebep olsa da torunları Tuğrul ve Çağrı Beylerin esaretten kurtularak devletin
başına geçmeleri ile devlet tam bir şahlanışa geçerek büyük bir güç olmak
yolunda ilerledi.
Devlet güçlenirken kullanılan unvanlardan anlıyoruz ki yönetim
samanilerden kültür olarak etkilenmiş ve ‘ Keykubat, Keyhüsrev, Keykavus ‘ gibi
unvanlar kullanmaya başlamışlar. Bünyesinde birçok adı duyulmuş Han ve komutan
yetiştiren Büyük Selçuklu devleti sınırlarını Çin’den bugün ki Ege denizimize
kadar genişleterek büyü bir alana sahip olmuşlardır.
İlk yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi devletleri taşıyan ve
geliştiren bazı kilit isimler olduğu gibi aşağı çeken ve bölünmesine sebep olan
hükümdarlarda vardır. Büyük Selçukluda da aynen bu şekilde oldu ve devlet
giderek zayıfladı bugün ki İran ve Çin arasında kalan topraklarımıza hükmedemez
olduk ve Anadolu’ya büyük oranda yerleştirdiğimiz Türkleri kontrol edelim
derken asıl kontrol etmemiz gereken yerleri unuttuk buda otorite boşluğuna ve
Türk boylarının bağımsızlıklarını ilan etmesine neden oldu. En güçlü yönümüz
olan teşkilatçılığımız bir zaman sonra bize zarar haline gelir oluyor.
Anlaşılan o ki Türk töresini rahat dönemlerinde unutan Türk
boyları güçlü bir devletimiz var destek olalım otoriteyi biz sağlayalım demek
yerine kendi otoritemizi kuralım ve bağımsız olalım diyerek Büyük Selçuklu
devletinin İran ve Çin arasındaki topraklarımızı kaybederek Anadolu’ya çekilmek
zorunda kalıyor.
İlk yazımda başlattığım tarihten örnek alalım tadındaki son kısma
geldik. Bugün baktığımızda İsrail devleti çocuklarını küçük yaşta silahla tanıştırıyor
ve kutsal kitaplarından aldıkları sözde seçilmiş millet kafasını iliklerine
kadar küçük çocuklara öğretiyorlar, biz ise nedense bir çiçek çocuk olma
yolunda çocuğa kötü şeyler öğretmeyelim diyerek çocukları düşmanlarımızın
istediği pembe dünyalarda savunmasız ve kendi düşüncelerini yaşayamaz, bağımlı,
yönetilen tipler olarak yetiştiriyoruz. Neden çünkü dünya çok zararsız ve biz
buna uymalıyız. Biz genetiğimizde kodlu olan özelliklerimizi tekrar ortaya
çıkarmaz isek mazluma ve düşküne yapılan zulümler son bulmayacak ve bizde
bundan sorumlu olacağız. Bu vebale katlanamayacak Müslüman Türkler artık
evlatlarını sözde eski Türk usullerine göre yetiştirmeliler ve bunu modernize
ederek günümüze yön verecek kendine güvenen, lider ve iş bitiren bireylere tekrar
kavuşmalıyız.
Ömer Halisdemir'dir.
Hiç yorum yok: